Sürdürülebilirlik Merkezi (S-Hub)
Günümüzde, sürdürülebilirlik kavramı, çevresel endişeleri önceliklendiren ve yeni bir tüketim paradigmasını temsil eden bir anlayış olarak öne çıkmaktadır. Sürdürülebilirlik, özellikle tasarım, mimari ve kentleşme bağlamında, popüler kültürün yıkıcı etkilerinden uzaklaşarak değerlendirilmektedir. Küresel kültür, yerel hassasiyetleri göz ardı ederek tüketim nesnelerine dönüştürmektedir ve bu durum mimari kavramlar arasındaki sürekliliği, tarih, kültür, iklim, gelenek, topografya, malzeme ve çevre gibi unsurlar arasındaki ilişkiyi zayıflatmaktadır. Süreklilik kavramı, çevre, kültür ve tarih algılarının korunmasına veya yenilenmesine ve bağlamsal duyarlılığın artırılmasına denk gelir. Önerilen proje alanı ve çevresine ilişkin mekansal ve tipolojik okumalar, sanayi bölgesi imgesi ile kentin belleğinde yer etmiş ve önerinin ortaya çıkan imgesini şekillendirmede önemli bir rol oynamıştır.
İmge ve bellek kavramları, çevrenin zihinsel temsili olan somut ve soyut bilgilerin birikimiyle şekillenir. Kişinin belleğinde depolanan bu imgeler, çevresiyle kurduğu ilişkide çevreyi algılamasında, tanımasında ve bu doğrultuda fiziksel ve psikolojik davranışlarının oluşmasında önemli rol oynar. Bir kentte yaşayan her bireyin kendi belleğinde o kente dair bir imge bulunmakta olup, bu imge kentin çevresel bileşenlerinin ve bu bileşenlere yüklenen anlamların oluşturduğu toplumsal imgeyle birlikte şekillenir. Toplumsal ve kentsel imgeler, bireylerin kendilerini kentte konumlandırmaları ve aidiyet duygularını güçlendirmeleri açısından önemli bir rol oynar. Kentsel imgeler, çevreyle etkileşimlerin duyusal, algısal ve bilişsel süreçlerini içerir ve çevrenin deneyimlenmesi sonucunda zihinde oluşur. İnsanın çevreyle psikolojik etkileşimi duyularla başlar ve bu süreç, evrensel özellikler taşır; çevresel veriler bir dizi algısal değerlendirme kriterine göre değerlendirilir. Kevin Lynch, 1960 yılında yayımlanan “City Image” adlı kitabında, Gestalt’ın ‘okunabilirlik’ kavramı çerçevesinde her bir parçanın birlikte ya da ayrı ayrı bir bütün olarak algılanabileceğini vurgulayarak temel algı ilkelerine atıfta bulunmuştur.
İzmir Sürdürülebilirlik Merkezi önerisi, farklı faaliyetlerin bir araya geldiği ve çeşitli mekansal düzenlemelerle oluşturulan bir alan olarak yaşamın hızlı döngülerinden etkilenmektedir. Günümüzün hızla değişen ortamında, dönüştürülebilir ve esnek mekanlar ile kullanıcıların kontrol edebileceği ilişkiler büyük önem taşımaktadır. Bu değişken mekansal düzenlemeler, çağdaş mimaride cephe kavramının yerini daha kapsayıcı terimlere, yani “deri”, “zarf”, “kabuk” ve “yüzey” gibi ifadelere bırakmaktadır. İzmir Sürdürülebilirlik Merkezi önerisinde cephe kavramı, homojen dış yüzey düzenlemelerine esnek plan düzenlemeleriyle çözüm sunarken, katmanlı dış kabuk zarfıyla iç mekanlarda sağlıklı bir ortam yaratma amacını taşımaktadır.
Yapay iklimlendirme sistemlerinin ve dış çevreden izole edilmenin psikolojik etkileri, konfor ve sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Bu sorunu ele almak için öneri, kapalı kutu tipolojisine alternatif bir yaklaşım sunmaktadır. Öneri, binanın bulunduğu yerin iklim koşullarını dikkate alarak çift cidarlı ve açılabilir bir cephe sistemi önermektedir. Bu yaklaşım, hem bilimsel hem de sezgisel/sübjektif yaklaşımların bir sonucu olarak ortaya çıkmış olup, binanın ilk çeperini iç mekanla uyumlu bir modülde tasarlamakta ve ikinci çeperi ise iklim koşulları ve üretkenlikle uyumlu bir şekilde ele almaktadır. Cephe – kütle ilişkisi, içten dışa doğru iki katmanlı bir ‘zarf-kabuk’ olarak düşünülmüştür. İlk katman, kullanıcı tarafından açılıp kapatılabilen pencerelere sahip bir sistem iken, ikinci katman binaya dışarıdan müdahale ve iklim kontrolü sağlayan bir hacim olarak işlev görmektedir.
Binanın merkezi alanı, dış atmosferik koşulları kontrollü bir şekilde iç mekana taşıyarak doğal aydınlatma ve havalandırma sağlamaktadır. Kütlenin cephelerinin çift cidarlı yapısı, gün ışığından en iyi şekilde yararlanma ve aynı zamanda güneş radyasyonunu düzenleme işlevinin yanı sıra mimari dilin ve imgenin en önemli unsuru olarak öne çıkmaktadır. Doğal iklimlendirme ve gün ışığı kullanımı gibi imkanlar, binayı enerji verimliliği açısından iyileştirirken, kullanıcıların psikolojik açıdan da olumlu etkilenmesini sağlayacak çalışma ve yaşam ortamı yaratılmasını öngörmektedir.
İnovasyon merkezi olarak tanımlanabilecek bu tür yapılar, insan odaklı tasarımı ön planda tutmakta ve yaratıcı çalışma ortamını mekânın temel bileşeni olarak görmektedir. Kullanım özelliklerinin hızla değişmesi ve belirsizliğin artması, binanın açık uçlu, modüler bir mekânsal altyapı ile inşa edilmesini gerektirmektedir. Öneride, modüler altyapı ve serbest planın dayattığı sessiz cephe sistemini kırarak, bina üzerine giydirilen dış kabukla yapıya dinamizm kazandırılmıştır. Dış kabuğun düşeydeki sürekliliği, binanın hafifliğini vurgulamakta olup, zeminle ilişkili olarak bıraktığı boşluklar ve gölgeler tasarımın estetik ve işlevsel bütünlüğünü desteklemektedir. Öneri, farklı içerik ve boyutlarda ortak alanların gerçekleştirilmesine imkan tanıyan temel bir mekansal modülasyon üzerine inşa edilmiştir. Kütlenin merkezindeki dikey boşluk, doğal aydınlatma ve havalandırma sağlamaktadır. Cephenin çift cidarlı yapısı, gün ışığından en iyi şekilde yararlanma ve aynı zamanda güneş radyasyonunu düzenleme işlevinin yanı sıra mimari dilin ve imgenin en önemli unsuru olarak öne çıkmaktadır. Doğal iklimlendirme ve gün ışığı kullanımı gibi olanaklar, binayı enerji verimliliği açısından iyileştirirken, kullanıcıları psikolojik açıdan da olumlu etkileyen bir çalışma ve yaşam ortamı yaratılmasını öngörmektedir.
Proje Adı
Ödüller
Hizmetler
Tipoloji
Konum
Yıl
2023
Status
Alan
5.000 m²
İşveren
İzmir Büyükşehir Belediyesi
Tasarım Ekibi
Sıddık Güvendi, Cihan Sevindik, Resul Ekrem Zengin, Yaren Hazal Erman, Ayceren Karabıyık, Elif Kaya
İşbirliği
Yta Mühendislik
Fotoğraf
–