1/20
2/20
3/20
4/20
5/20
6/20
7/20
8/20
9/20
10/20
11/20
12/20
13/20
14/20
15/20
16/20
17/20
18/20
19/20
20/20
Previous slide
Next slide

İBB Kültür ve Sanat Odağı

Kamusal Alanın Mekânsal Yansıması Olarak Kültür ve Sanat Merkezleri

İnsanın doğuştan itibaren bir kültürün parçası olması, aynı zamanda kültürün oluşumunda etkin bir rol oynadığı gerçeğini beraberinde getirir. Kültür, çevresel etkiler, bireyin yaşam deneyimleri ve birikimleri aracılığıyla dış dünya ile etkileşimini şekillendirir. Kültür ve mekan arasında karşılıklı ve karmaşık bir ilişki bulunmaktadır; mekanlar sadece kültürden etkilenmekle kalmaz, aynı zamanda kültürü etkiler. Kamusal mekanların oluşumu ve kullanıcıların bu mekanlara yönelik talepleri, farklı kültür ve sosyal gruplara göre değişiklik gösterebilir. Kültür ve sanat merkezleri, kamusal bir yapı tipolojisi olarak, kullanıcı ve kentin bütünleşmesi gereken önemli mekanlardır. Bu merkezler, kent dokusundaki yapı-kent ilişkisini tanımlayan, kent görünümüne katkı sağlayan ve içerdikleri fonksiyonlara bağlı olarak bulundukları noktalara kimlik kazandıran yapı türleridir. Aynı zamanda, içerdikleri fonksiyonlar aracılığıyla halkı ne kadar etkili bir şekilde dahil edebilirlerse, o kadar dinamik bir organizma haline gelir ve bu sayede kentin sosyal ve kültürel dokusuyla entegre olur.

Farklı kültürlerden gelen bireylerin mekanlara yönelik algıları ve beklentileri çeşitlilik gösterir. İnsanların mekan algısı ve mekan içindeki davranışları; yaş, cinsiyet, etnik köken, eğitim seviyesi, gelir durumu ve yaşam tarzına bağlı olarak değişebilir. Bu nedenle, kültür ve sanat merkezleri, sahip oldukları fonksiyonlar açısından çok çeşitli ve farklı kullanıcı gruplarına hitap edebilmelidir. Bu merkezler, çeşitli kullanıcı gruplarını bir araya getirerek sosyal ve kültürel etkileşimi arttıran mekanlar olarak ön plana çıkar. Dolayısıyla, kültür merkezleri, insanların bir araya gelerek kültürel ve sosyal çevreyi oluşturduğu ve aynı zamanda fiziksel çevreyi şekillendiren kolektif kamusal alanlar olarak kent içinde varlıklarını sürdürürler.

Kamusal Alan Yorumu Bağlamında İBB Kültür ve Sanat Yerleşkesi Tasarım Yaklaşımı

Kavramsal Yaklaşım

Kamusal alan, bireyin özgürlük ve toplumsal ilişkiler bağlamında deneyimlediği bir mekân veya mekanlar bütünüdür. Yerleşke, bu deneyimin somut bir temsili olarak, fiziksel çerçeveyi oluşturur ve toplumun ortak paydasını şekillendirir. Esneklik, mekânın sürekli bir evrim içinde olma potansiyelini ifade eder; bu da toplumun değişen ihtiyaçlarına ve dinamik yapısına uyum sağlamak anlamına gelir. Açıklık, kamusal alanın şeffaflığı ve erişilebilirliğiyle ilgilidir. Mekânın iç ve dış arasındaki sınırları zorlaması, bu alanın içindeki ve dışındaki deneyimlerin etkileşimini güçlendirir. Etkileşim, bireylerin birbirleriyle ve çevreleriyle iletişim kurma yeteneği olarak ön plana çıkar. Kamusal alan, bu etkileşimi destekleyen bir platform olarak işlev görür.

Bu kavramlar bir araya geldiğinde, kamusal alanlar sadece fiziksel bir çerçeve değil, aynı zamanda toplumun kolektif bilincinin bir yansımasıdır. Yerleşke, bu bilincin somut bir ifadesi olarak yerin izlerine göre şekillenirken, esneklik ise geleceğe doğru bir evrimin izlerini sürer. Açıklık, bu evrimin herkes tarafından gözlemlenebilir olmasını sağlar ve etkileşim, toplumun bu evrimi birlikte deneyimleme ve anlama sürecidir. Kamusal alan, bireyin kendini diğerleriyle ilişkilendirme ve toplumla bütünleşme sürecinde bir katalizör olarak işlev görür. Yerleşke, bu sürecin sahnelediği bir tiyatro, esneklik ise bu tiyatronun sahne düzenidir. Açıklık, seyircilere bu deneyimi tam anlamıyla kucaklamaları için bir davettir ve etkileşim, sahne üzerindeki aktörler arasındaki derin bağlantıyı simgeler.

Kültür merkezlerinin mekan tasarımında, fonksiyonların tek bir yapı içinde yoğunlaştırılması, söz konusu yapıyı kendi içinde izole ve dış çevresinden kopuk tekil bir nesne haline getirme eğilimindedir. Bu tasarım yaklaşımı, merkezi dış dünyadan izole edilmiş, içe dönük bir mekân olarak tasarlamak anlamına gelir. Ancak, bir mekan ya da bina sadece kendi içinde var olmaz; anlamı, çevresi ile olan dinamik ve karmaşık etkileşimlerin bir sonucudur.

Bu bağlamda, yerleşkenin tasarımında ölçeksel ve fonksiyonel birimlere bölme yaklaşımı benimsenmiştir. Bu tasarım perspektifi, yapıyı daha esnek ve açık hale getirerek, içinde bulunduğu bağlamla daha organik bir etkileşim içinde olmasını hedefler. Bu yaklaşım, yerleşkenin ağır kütle etkilerinden uzaklaşarak, açık, yarı açık ve kapalı alanları içeren bir bütün olarak şekillenmesini amaçlamaktadır. Bu sayede yerleşke, içinde bulunduğu çevresinden izole olmadığı gibi, çevresiyle etkileşim içinde olan ve bu etkileşimi sürekli olarak deneyimleten bir mekan olarak öne çıkar.

Bu tasarım yaklaşımı, yapıyı sadece belirli kullanıcı gruplarına özgü fonksiyonları içine sıkıştırmak yerine, farklı ölçeklerde ve işlevlerde birimlere ayırmayı amaçlar. Bu modüler yaklaşım, kültür odağının çoklu kullanım amacına hizmet eden bir dizi fonksiyonu içermesini mümkün kılar. Bu fonksiyonlar aracılığıyla, yerleşke çeşitli sosyal ve kültürel etkinliklere ev sahipliği yapabilir, farklı kullanıcı gruplarına hitap edebilir ve bu sayede çeşitli toplulukları bir araya getiren bir mekân halinde gündelik hayata karışabilir.

Sonuç olarak, kültür ve sanat odağının tasarımında yoğun, tekil ve iri bir yapı olarak değil, ölçeksel ve fonksiyonel birimlere bölerek çok yönlü bir mekan oluşturma yaklaşımı benimsenmiştir. Sadece anıtsal bir yapı değil, aynı zamanda çevresiyle olan etkileşimi üzerinden anlam kazanan bir kültür ve sanat yerleşkesi yaratma hedefini benimsenmiştir.

Proje Adı

İBB Kültür ve Sanat Odağı

Ödüller

Mansiyon, Ulusal Yarışma

Hizmetler

Mimari, peyzaj

Tipoloji

Kültürel

Konum

İstanbul, Türkiye

Yıl

2024

Durum

Konsept Tasarım

Alan

45.000 m²

İşveren

İstanbul Büyükşehir Belediyesi

Tasarım Ekibi

Sıddık Güvendi, Cihan Sevindik, Resul Ekrem Zengin, Ece Ergüven, Şeyma Bıyık 

İşbirliği

Yta Civil Engineering, Karacan Mechanical Engineering, Promete Electrical Engineering

Fotoğraf